KAMER BATIOĞLU’NUN RESİMLERİNDEKİ KADIN BEDENLERİNİN TARİH ÖNCESİ ÇAĞLARDAKİ ÇIKIŞ NOKTALARI
SERKAN AZERİ / Katalog Yazısı / 2013
Ana tanrıça karakteri görüntüsünde, doğurganlığıyla bereketin simgesi olan kadın, tarih öncesinden ilk çağa kadar gizemli bir saygı görmüştür. Günümüzden 25.000 yıl öncesine tarihlenen “Willendorf Venüsü”, bu anlayışın sanatsal yaratım anlamında ilk somut örneği durumundadır. Ayrıca insanın toprağı ekip biçmeye başladığı, tarımın yaygınlaştığı Neolitik Çağ’ın, Anadolu’daki en önemli merkezlerinden biri olan Konya Çumra yakınlarındaki Çatalhöyük’ de bulunan, pişmiş topraktan yapılmış, kutsal tahtında oturan “Ana Tanrıça” heykeli de, yüzündeki detayların işlenmeyişi ve kadınsı uzuvların bereket simgesi olarak abartılı bir biçimde şekillendirilmesiyle, bu simgesel anlamlandırmalar doğrultusunda kadına bakışın çarpıcı örneklerinden biridir. Ana tanrıça karakteri, Geç Hititlerde “Kubaba”ya, Friglerde bereket tanrıçası “Kibele”ye, sonrasında da, Grek (Yunan) mitolojisinde “Artemis”e dönüşmüştür.
Kamer Batıoğlu, resimlerinde kadının sahip olduğu potansiyel değerlere, geçmişten gelen bu bakış açısının ışığıyla yaklaşan ve bu anlayış çerçevesinde, günümüzde kadın kavramını sorgulayan bir ressam. O’nun son dönem resimlerinde, boyutlarıyla tuval alanına egemen kadın bedenlerini görmekteyiz. Bu bedenler, temellerini geçmişin ışığında bulur. Biçimlendirme anlayışı ve renkle kurulan bu bağlar, kadının sahip olduğu potansiyel üzerine düşündürmektedir. Bu büyük boyutlu figür soyutlamaları, tarih öncesinin Ana Tanrıça karakteri üzerinden çıkış yaparak, aslında zamansız olan ve günümüzün yaşam biçimleri içinde unutulmuş değerlere gönderme yapmaktadır. Bu resimlerde karşımıza çıkan kadın bedenleri, esprili bir biçimde günümüz hayatı içerisine yerleştirilmişlerdir. Geçmiş ve günümüz arasında bir köprü oluşturan bu bedenler, sonsuzluk izlenimi verecek şekilde soyutlanmış arka planlar önünde, yer yer lekesel renk uygulamalarıyla ve ışık gölge vurgusuyla tuval üzerinde rölyefsi bir etki yaratmaktadır.
Kamer Batıoğlu, bu resimlerindeki spor yapan büyük boyutlu kadın bedenlerini, çıkış noktası yaptığı Ana Tanrıça heykellerindeki durağanlıktan uzaklaştırarak, günümüz hayatının hareketli yapısına ayak uyduran bir noktaya ulaştırmaktadır.