BİR BEDEN İLLÜZYONU

KAYA ÖZSEZGİN /2009 Katalog Yazısı 2009

Roland Dahl’ın bir öyküsünde (“Deri”) geçer; farklı renkte mürekkepler kullanarak insan derisi üzerine resim yapan bir sanatçıdan söz edilir bu öyküde, İnsan teninin tuval yerine kullanıldığı bu resim, bildiğimiz anlamda dövme değildir. Sanatçısı (Soutine) ünlü olduğundan, dolayısıyla sırta çizilen resme yüksek fiyat biçildiği için, onu üzerinde taşıyan adamın derisi yüzülerek satışa çıkarılacaktır. Nitekim Buenos Aires’te gerçekleştirilir bu eylem. Ünlü yazar Balzac da 1831’de kaleme aldığı “Tılsımlı deri”de, üzerine Arap harfleri kazınmış bir yaban eşeği derisinden söz ediyordu.
Sanat tarihinin seçkin örnekleri arasında insan bedeni, sıklıkla işlenmiş bir konu olduğu halde, bu tür bir uygulama örneğine rastlamıyoruz. Botticelli’nin ince bedenli Afrodit’inden Rubens’in etli-butlu kadınlarına, oradan Cézanné’a, Lucian Freud ve Botero’ya uzanan çizgi üzerinde kadın bedenlerinin farklı vizyonlar çerçevesinde deforme edilmiş örnekleriyle karşılaşırız. Ama, teni süslenmiş ya da resimlenmiş kadın bedeni, belki de toplum yaşamında “çiçek çocukları” geleneğinin bir uzantısı olsa gerektir. Salt bir algı objesi olarak değil, onu, “günah meyvesi”yle Adem’i yoldan çıkaran bir cinsel zevk objesi olarak da değil, teni, türlü çiçeklerle ve süs ayrıntılarıyla bezeli insan cinsinin bir simgesi olarak ele alanlar, yerleşik bir tabuyu yıkmış oluyorlar böylece. Hatta bunu kasıtlı biçimde beden oranlarını bozarak yerine getirmekle, sanatsal bağlamda çirkinliği de dolaylı biçimde yüceltmiş olurlar.

Kamer Batıoğlu’nun geniş tuval yüzeylerine aktardığı kadın figürleri böyledir. Onun resimlerinde neredeyse et yığınına dönüşmüş olan kadın figürleri, hareket yeteneğini yitirmiş olmanın sonucunda güçlükle yer değiştirircesine, hantal bir beden yapısı sergilerler. Hamamda yıkanan ya da Havva’ya gönderme yapmak istercesine ağaçtan elma koparan, bir masa etrafında sohbet eden cüsseli ve sarkık kaslı kadınlar, sanki o derece itici olmasınlar diye, tenleri üzerinde bezek ayrıntıları taşırlar. Bu bezek, onların doğaya ve yaşama olan şükran duygularının göstergesi olabilir, ya da kadın varlığı hakkında sıradan izleyicinin belleğine oturmuş olan klişe cinselliği yıkmaya yönelik bir amaçsallığı içerebilir. Ne olursa olsun, çıplak kadın figürü, Batıoğlu’nun resimlerinde alışılagelen klasik izleğin peşinden gitmez; hatta böyle bir yol izleyenlerin edinilmiş kanılarını sert biçimde eleştiriyor izlenimi yaratır Onun resimlerindeki çıplak kadın, işaret etmekle yetindiği kadın figürünün, sanat yapıtına konu olduğu andan itibaren bir ifade objesi olmanın ötesinde yorumlanması gerektiğine dikkat çeker. Tenine boydan boya bezek ayrıntıları işlenmiş olan bu figür, artık cinsel hazzın objesi değil, sanatsal hazzın nesnesidir ve öyle algılandığı sürece, konuya koşullanma riski de aşılmış olacaktır. Estetik yargılar üzerine Kant’ın öne sürdüğü görüşü burada anımsamakta yarar var. Ona göre, tasvir objeye değil, sadece özneye bağlıdır ve zevk duygusu, objenin, düşünmeli bir yargıda rol oynayan tanıma yetileriyle yarattığı uyumdan başka bir şey ifade etmez. Aristophanes’te kadın tanrılar, erkeğe hile yaparak onların kendileri hakkındaki kanılarını tersine çevirmeye çalışıyorlardı. “Şölen”de tanık olduğumuz bu olgu, “hile”nin türüne farklı açılardan bakma olanağına yol açmış olmaktadır. Kamer Batıoğlu, kimya mühendisliği mesleğinden geliyor, ancak daha sonra sanata yönelik çabaları ağır basınca, bu meslekle bağdaşmayan ama resimlerinde kullandığı karışık teknik bağlamında bir tür “simya” arayışı içine gireceği farklı bir uğraşa, sanatçılık mesleğine yöneliyor. Avusturya’da sanat tarihi ve estetik konulu seminerlere katılarak, bugüne kadar on’un üzerinde sergi gerçekleştirmiş. Bu yıl, 30. kuruluş yılı nedeniyle Bakraç sanat Galerisi’nin düzenlediği yarışmada başarı ödüllerinden birini kazandı. Yarışma için başvuruda bulunduğu resmi, o yarışmadaki seçici üyeler gibi benim de dikkatimi çekmişti. Yeni sergisinin, üstlendiği ciddi işlev doğrultusunda, bundan sonra yapacağı çalışmaları için daha kapsamlı bir “çıkış” anlamı taşıyacağı kanısındayım.
Prof. Dr. KAYA ÖZSEZGİN /2009 Katalog Yazısı 2009